EBOLA, AIDS, HTLV-1, CHAMTRAİLS VE BİYOLOJİK SİLAHLAR



ABD'de önemli ve önemli olduğu kadar da gizli bir toplantı yapılmaktadır. Bu toplantı çok gizli yürütülen bir faaliyetin son durumu hakkındadır ancak toplantı konusu yürütülen gizli faaliyetin bütçesinin konuşulmasına dönmüştür. ABD Savunma Departmanı Biyolojik Araştırma Enstitüsü üst düzey yöneticisi ve proje sorumlusu olan Dr. Donald MacArthur 9 Haziran 1969yılında Beyaz Saray'da yapılan toplantı da yürütülen bu gizli proje için bütçenin yetersiz geldiğini ve ek bütçe istediğini beyan ediyor ve şöyle diyordu;

"Bugüne kadar bilinen tüm hastalıklara neden olan bütün organizmalardan bir çok yönden ayrılan yeni bir bulaşıcı mikro organizmanın 5 veya 10 yıl arasında geliştirilmesi mümkün olacaktır"

Duydunuz değil mi?

Şimdi soracaksınız elbette böylesine gizli bilgi nasıl elde edilir diye(!)

Yasal olarak halka arz edilen FBI dosyalarının (ingilizce kayıtlar) ayrıntılarında şeytanı yakalamak mümkün...

İşte size bir tüyo...

Devam edelim;

Bu gizli virüs projesini yürüten ABD'li yöneticinin sözlerini okudunuz, mealen "sipariş ettiğiniz yeni bir virüs üzerindeki çalışmalarımızı sürdürüyoruz, bulaşıcı olan bu virüs 5 veya 10 yıl içinde tamamlanmış olacak" diyordu. 

Bu kadar mı dersiniz? Değil elbette... Dahası var... Şöyle devam ediyor Dr. Donald MacArthur;

"Daha önemli bir nokta da, bu mikroorganizma, mevcut bulaşıcı hastalıklara karşı güvendiğimiz bağışıklık ve iyileştirici işlemlerin hepsine karşı çıkabilecek yapıdadır."

Ne mi demek istedi?

İzah edelim;

Diyor ki profesörümüz; "ürettiğimiz bu virüsü olur da başkaları aşısını falan üretirse merak etmeyin bu bilinen tüm aşılara dayanabiliyor." 

Ancak toplantı da bulunanlardan bir Yahudi (Anti-Semitizmle Mücadele Derneği Başkanı) bu duruma karşı çıktı ve üretilecek biyolojik bir silahın insanlara sirayet etmesi durumunda bunun önüne geçilmesinin zor olacağını ve bu silahın kendilerini de vurabileceğini dile getirdi. Deyim yerindeyse "kendi kazdığınız kuyuya kendiniz düşebilirsiniz" diyordu. 

Hayret bir Siyonist dünya insanını düşünüyordu?

Fakat hiçte öyle değil di çünkü o sıralar İsrail laboratuarlarında yeni bir biyolojik silah üretiliyordu. Birazdan geleceğiz...

Devam edelim;

Dr. MacArthur yüklü bir ödenek talep ediyordu ve bu biyolojik silah üretilmezse düşmanların üreteceğini öne sürüyor, onlardan önce davranılması gerektiğini vurgulayıp duruyor ve ekliyordu;

"İnsan bağışıklık sistemini yok edecek biyolojik silah üzerinde düşmanlar çalışmaktadır. Biz, bu araştırmayı yapmadığımız takdirde bizim açımızdan büyük bir zaafiyet oluşacaktır."

Yani topla tüfekle uğraşmaya gerek yoktu, biyolojik silah savaş sürecinde düşman kuvvetleri kendi derdine düşürmeye yeterde artardı bile...

O toplantıdan bu proje için onay çıktı ve milyar dolarlar su gibi akıtıldı... Sonra ne oldu biliyor musunuz?

1977 yılında dünya çapında yeni bir virüs keşfedildi   AIDS(!)

Üstelik ABD'nin biyolojik çalışmalarda (çiçek aşısı olayı gibi) deneme tahtası olan Afrika halkında tespit edildi.

O yıllarda ABD'de homoseksüel ilişkiler tavan yapmıştı ve hükümet gündemini dahi meşgul ediyor, toplum arasında istenmeyen karşı çıkışlar baş gösteriyordu. Sonra çok garip bir şekilde bir kaç yıl sonra ABD Newyork kongre üyesi Theodore Weiss bir açıklama yaparak şöyle dedi; 

"Homoseksüellik artmış ve daha kötüsü bazı gençler tarafından ilgi kaynağı olmuştur. Bunu önlemek için biyolojik yaptırımların olası kullanımları ciddi bir şekilde düşünülmelidir"

Kibarlık yapıyordu beyimiz "biyolojik silah" demiyordu da "biyolojik yaptırım" diyordu.... Fakat faka bastı keza bu açıklamasından sonra basına yansıması üzerine kendisine bir muhabirin sorması üzerine benzer cümleler kurmuş ancak bu kez "biyolojik silah uygulanabilir" demişti...

Daha sonra bağımsız biyologlar isimli bir grup AİDS hakkında bir araştırma yaptı ve ilginç bir bulguyla karşılaştılar. Virüs insanlar üzerinde herhangi bir bağışıklığa sahip değildi ancak özellikle"eşcinseller" üzerinde yoğun bir gelişme kaydediyordu. Ancak ilerleyen yıllar gösterdi ki HIV ismi de verilen grupsal virüsler bir çok can alarak binlerce insanı öldürmüştür. 


Daha sonra Amerikan Biyolojik Silahlanma Programı isimli bir program yürüten Pentagonbaşka virüsler konusunda da geliştirmelerde bulunmaya devam etti. Hatta bir tanesi vardır ki biyolojik silahı insanlara uygulayan profesörün söyledikleri dudak uçuklatacak bir haldedir. 

İlluminati isimli gizli okült örgütün liderliğinden tanıdığımız Rockefeller ailesine ait olanRockefeller Sağlık Araştırmaları Enstitüsü 1931 yılında Porto Riko'lu 300 kişi üzerinde bir deney yapılmıştır. Yapılan deneyler kanser deneyidir ve yüzlerine püskürtülen bir tür gaz ile kanser testi yapılmaktadır. Ancak gönüllü olan Porto Riko'lular bu gazın ne olduğunu, neye sebep olduğunu ve sonuçlarını asla bilemeyeceklerdir. 

Günümüzde gökyüzünden insanlarımız üzerine püskürtülen gazları hatırladınız mı? Acaba laboratuarda prototip bir deney mi yapılmıştı?

Püskürtülen gaz ile ilgili kaleme almış olduğumuz şu yazımızı okumanızı tavsiye ederiz;


Porto Riko'lu deneklerden 13 tanesi acılar içinde çok kısa bir sürede hayatlarını kaybedince enstitünün çalışmalarına son verilir ve enstitü yöneticileri zarar görmemesi için kahramanımız projeyi yürüten profesör olarak ortaya çıkar. Yani diğer bir deyişle suçu üstlenmiştir. Çılgın profesör inanılmaz bir savunma yapmaktadır ve  bu iğrenç suçunu itiraf etmektedir;

"Porto Rikolular bu dünyada ki en pis, en tembel, dejenere olmuş bir ırktır. 13 tanesini öldürerek ve diğerlerinin kanser olmasını sağlayarak bu ırkı ortadan kaldırmak için elimden gelenin en iyisini yaptım. "

İnanılmaz değil mi?

Profesör kanserin laboratuarda üretildiğini itiraf ettiği gibi insanları öldürdüğünden zevk aldığını da pervasızca söylüyordu. Peki bu itirafa rağmen ne oldu biliyor musunuz? Mahkeme Profesör Cornelius Rhoades'i "deli" ilan etti ve dosyayı kapattı...

Ya ABD ne yaptı dersiniz ülkesinde gerçekleşen bu olay için?

Profesörü ülkesinden sürmüş falan olabilir mi mesela?

Hayır... 

Profesör'ü 1940 yılında yine gizlilik içinde yürütülen kimyasal silah projesinin başına getirdi ve Atom Enerji Komisyonu baş danışmanı yaptıktan sonra üzerine birde başarı ödülü olan "Legion of Merit" nişanı ile ödüllendirdi. Profesör ABD hükümetini ve Rockefeller ailesini satmamasının karşılığını almıştı. Böylesine bir olay yaşanmıştı ancak ABD resmi makamları elbette ki her zamanki genişlikleriyle inkar etmişlerdi. 

Fakat 1987 yılında David Huxsoll isimli bir albay biyolojik ve kimyasal silahlar isimli bir konferans vermiş, konferansın ardından gazetecilerin sorularını yanıtlarken baltayı taşa vurmuştu. ABD ve ABD ordusunun yetkilileri biyolojik silah üretmediklerini ancak bunun düşünülebileceğini beyan ediyordu, yani "evet geliştirilebilir, ama biz şuanda tövbe valla yapmıyoruz" edasıyla açıklama yapıyorlardı. Ancak Albay'ın söyledikleri delinin kulağına suyu kaçırmıştı bile... Şöyle diyordu;

"Ordu laboratuarlarımızda ki araştırmalar AIDS virüsünün biyolojik savaş aracı olarak çok güçsüz olduğunu göstermiştir."

Şu Tv kanallarının verdikleri gibi üst bant vermek lazım burada; ŞOK ŞOK ŞOK!

Albay Huxsoll resmen itirafta bulunmuş ve AIDS virüsünün üretildiğini ancak bir savaş esnasında yetersiz kalacağını itiraf ediyordu. Tabi Pentagon Albay'ı sert bir dille uyarınca Albay Huxsoll sözlerinin yanlış anlaşıldığını ve aslında "Ordu laboratuarındaki incelemelerde AIDS virüsü ile mücadelede yeterli olanak bulunmadığını" söylediğini iddia etmiştir. 

Yerseniz...

Bu virüs ve yine başka laboratuarlarda üretilen virüsler ile gökyüzünden menşei belirsiz uçaklarla salınan gazlar ne yazık ki kısırlığın hızla arttığını, GDO'lu gıdalarla kadınlarda doğurganlık, erkeklerde sperm sayısının azaldığını, yine kadınlarda hormonal problemlere yol açtığını ve yine insanlarda bıkkınlık, tembellik, üşengeçlik gibi pek çok mefhumu getirdiği artık bilinenler arasında. 

Politika aynı...

İLLUMİNATİ isimli kitabımızda yazmıştık... Önce korku pskilojisi... Yani "KAOS'DAN DÜZEN" teorisinin uygulanması...



Evvela toplum medya ve diğer unsurlar ile yoğun bir şekilde "salgın" haberleri ile korkutuluyor, ardından bir süre geçtikten sonra onlar için küçük bir miktar olan "üç beş insan" kurban veriliyor ve sonra "aaaaaa sürpriz sürpriz aşısını bulduk" çığlıklarıyla piyasaya çıkılıyor ve aşı zorunlu olarak insanlara üstelik bedava enjekte ediliyor. 

Ölüm korkunç elbette, kim hayır diyebilir ki?

İlaç şirketlerinin yurt dışı hesaplarının kabarması konusuna ise hiç girmiyorum... Ancak şunu söylemekte fayda görüyorum. Bu günlerde EBOLA isimli virüste böyle laboratuarlarda türetilmiş bir virüstür. Yazımızın bir bölümünde "kurban" olan bir ülkeden bahsetmiştik hatırladınız mı? Evet Afrika'dan bahsediyoruz... Ebola virüsü de Afrika'da ilk olarak görülmüş ve Afrika'da ki bir nehirden adını almıştır. 

Bir sonraki yazımız ise EBOLA hakkında bilgilendirme yazısı olacaktır. 

ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü ve Hastalık Kontrol Merkezi laboratuarlarında EBOLA ile mücadele adına yapılan çalışmaların başarısını(!) anlatacağımız yazımızı da okumanızı dileriz...

KURSAD BERKKAN

Yorum Gönder

0 Yorumlar