ATATÜRK'ÜN MASONLUĞA BAKIŞ AÇISI, UŞAĞI CEMAL GRANDA'NIN HATIRASIYLA


Atatürk'ün Mason olup olmadığı ötelerden beri konulur durur malumunuz. Bir kesim bir çok belge ile Mason olmadığını ispatlama yolunda önemli bir materyal ortaya koyarken, diğer bir kesim elini koynuna koyduğu için onu Mason Nizam Duruşu yaptığı gerekçesiyle Mason ilan etmişlerdir. İddia sahiplerinin ileri sürdükleri şeylerden biri de Tevrat'ta bu durumun anlatılmasından kaynaklanır. Tevrat'ta ise bu durum şöyle izah edilir;

TEVRAT Çıkış: 4-6

"Elini koynuna koy" 

İddiaya göre Atatürk Yahudilerin kitabı olan Tevrat'ta ki bir ayeti yerine getirmek için Mason kardeşlerine selam göndermektedir. 

Acaba öyle mi?

Ya müslüman kardeşlerine selam göndermek için yapıyorsa? 

İlginç mi buldunuz?

Tevrat'ta "elini koynuna koy" şeklinde ayet bulunmasından ötürü Atatürk'ün mensubiyetini buraya bağlar isek, Kur'an'da bulunan ayeti ne yapacağız?

NEML SURESİ 12

"Elini koynuna koy ve bembeyaz çıksın"

Yani bir duruş ile kişileri perde arkası ünvan yüklemek doğru değildir. Bilakis söz konusu duruş bir çok Türk atasında da görülmüştür ve adeta bir Türk geleneği gibidir...


Oysa resimlerden de görüleceği üzere bu duruş Türk ata kültüründe de yer bulmuş sembolik bir harekettir zira benzer duruşu Bilgekağan dönemindeki anıt taşlardan da başlayarak pek çok Türk liderde görebilmek mümkündür. Yine bazı kesim Atatürk'ü geometri kitabı yazdığı için Mason ilan etmiştir ki masonik bir simge olan ve ana logolarında da bulunan pergel ve gönye'nin geometrik birer öğe olmasından kaynaklıdır. 


Atatürk'ün uşağı olan Cemal Granda'nın bir anısını analiz ettiğimiz ve tarihe adeta bir kayıt olduğunu düşündüğümüz Granda'nın hatıraları Atatürk'ün masonluğa bakış açısını yansıttığı için yazımızın özünü oluşturmuştur. Cemal Granda,  Atatürk'ün sofra hizmetçisi olarak 12 yıl boyunca Atatürk ve dolayısıyla da devlet-i erkana hizmette bulunmuştur. Cemal Granda uzun yıllar boyunca yasaklı olan bir hatırat defterinde Atatürk'ün bir yemek sırasında masonluk ile ilgili konuşmalarına şahit olmuş ve bunları hatıralarına yazmıştır. Olay şöyle;

Atatürk ve beraberindekiler Mersin ziyaretinden sonra İzmir'e geçmiş ve Naim Palas otelinde konaklamışlardır. O tarihlerde Mason locaları henüz Atatürk tarafından yasaklanmamış Osmanlı devletinden kalan özgürlüklerine devam etmektedirler. Otelde ki yerleşme işlemleri bittikten sonra sofra kurulmuş, Atatürk'ün isteği üzerine kendi dairesinde ev sahipliği yapmak istemiş ve sofra Atatürk'ün odasında kurulmuştur. 

Salih Bozok, Tahsin Uçar, Recep Zühtü, Kılıç Ali gibi önemli isimlerde eşlik etmektedir. Yemek başlamıştır ancak yemekler lezzetli olsa da muhabbet henüz lezzetine ulaşamamıştır. Atatürk bu durumu sezmiştir ancak etrafındakilerin açılmasını beklemektedir. Nihayet Salih Bozok dayanamamış ve meseleyi Atatürk'e açarak;

"Paşam, dün gece Adliye Vekili Mahmut Esat (Bozkurt) bey, Karşıyaka'da ki Mason Cemiyetinin camlarına kurşun attırıp tuz buz ettirmiş. Galiba iki el ateş edilmiş. Mason Cemiyetinin üyeleri korku ve endişe içindeler"

Bu havadisi duyan Atatürk'ün ister istemez kaşlarıçatılır ve kendi ülkesinde çıkan böyle bir olayın huzursuzluğa sebebiyet vereceğinden ötürü Salih BOZOK'a çatık kaşlarla şu cevabı verir;

"Hoppalaaa... Bu ne biçim iş yahu? Dağ başında mı yaşıyoruz? GEcenin yarısında bir cemiyete tabancayla kurşun sıkmak olur mu? Eğer bu cemiyet memlekete zararlıysa kanuni yollar var. Bu yola başvurur kapatırız..."

Yine Cemal Granda başka bir sofra esnasında etrafında bulunan devlet yöneticileri ile Atatürk arasında geçen çok ilginç bir Masonluk üzerine olan konuşmayı aktarıyor. Sofrada Fuat Köprülü, Ahmet Ağaoğlu, İsmail Hakkı Tekçe, Hikmet Bayur ve Mason olduğu bilinen Mim Kemal Öke bulunuyor. Hem yemek hem bir toplantı havasında geçen bu konuşma Milli eğitim üzerine geçen önermeler, eleştirmeler ve geliştirmelerden akıp giderken Mim Kemal Öke üzerine düşeni yapıyor ve masonluğu övmeye başlıyor. Atatürk bir süre bu sohbeti dinledikten sonra soğuk bir yüz ifadesi ile Masonluğu öven Mim Kemal Öke'ye dönerek;

"Kemal bey, madem söyleyiniz nedir bu masonların prensipleri?"

Mim Kemal Öke, masonluğu anlattı ballandıra ballandıra ve milliyetçi, cumhuriyetçi ve halkçı olduğundan dem vurarak sözlerine devam ediyordu. Niyeti Atatürk'ü de bu mefhumlar ile cezbederek masonluğa sıcak bakmasını sağlamaktı. Fakat Mim Kemal Öke bu sözleri söyleyince Fuat Köprülü söze girerek şöyle dedi;

"Madem masonluğun prensipleri bunlardır, bizim kurduğumuz halk partisinin de prensipleri bunlardır. O halde kökü dışarıda olan böyle bir yapıya gerek yoktur!"

Bu cevap Atatürk'ün hoşuna gitmişti ve hafif gülümseyerek Mim Kemal Öke'ye dönerek "ne diyorsun?" diye sordu... Mim Kemal Öke Masonluğun küresel bir yapı olduğunu, Türk medeniyetinin dışarıya yayılması için rasyonel bir araç olabileceğini, bu vechile ile masonluğun faide sağlayacağını anlattı. Mim Kemal Öke sözünü bitirmişti ki Atatürk tekrar sordu;

"Tamam! Tamam... Anlaşıldı... Reisiniz kimdir peki sizin?"

Mim Kemal Öke ise ilginç bir cevap vermişti;

"Memlekette barış ve huzur isteyen, ve bütün dünyaya seslenerek bu idealin gerçekleştirilmesi için çalışan Zat-ı Devletleridir"

Atatürk bir anda dondu kaldı ve elindeki çatalı dahi yerden bırakmadı. Önce kaşlarını sattı sonra Mim Kemal'e dönerek o sert cümleleri kurdu. Zira Mim Kemal Öke Atatürk'ün "lideriniz kim" sözüne karşılık "liderimiz sizsiniz" demişti ve bu söz Atatürk'ü çileden çıkarmaya yetmişti. Atatürk Mim Kemal Öke'yi şu sözlerle tersliyordu;

"Ben mason cemiyetine girmem, başkalarının yaptığı prensiplere değil ancak kendi prensiplerime uyarım"

Mim Kemal Öke bir anda irkilmişti ama altta kalmak istemiyordu, başını haifçe yere eğerek kısık bir ses tonuyla konuşmasına devam etti;

"Masonluğun temsil ettiği yüksek idealin, kolayca yerine getireleceğini kabul etmek istemiyorum. Fakat bu her ülkede insanlık ülküsünün gerçekleşmesine çalışan  aydınların bir araya gelmesine yardımcı olabilir."

Mim Kemal Öke bu kez geri adım atmış, insanlık ülküsünün binası için masonluğun yetersiz olduğunu ve Atatürk gibi liderler sayesinde ancak bu idealin gerçekleşebileceğini söylüyordu. Ancak bu cevap Atatürk'ü sakinleştirmemiş daha da çok sinirlendirmişti ve Atatürk daha da hiddetlenerek şöyle diyordu;

"Hayır.. Hayır, Kemal bey; Sen bunu söylemeye mezun değilsin... Günün birinde insanlık idealinin gerçekleşmeyeceğini kabul etmek doğru değildir. İnsanlığın günün birinde bu mutlu sonuca tek başına ulaşması mümkündür"

Cemal Granda'nın bu anısı aslında başlı başına Atatürk'ün Masonluğa bakış açısını anlatmaktadır. 


Kursad BERKKAN

Yorum Gönder

0 Yorumlar