İLLUMİNATİ VE SUBLİMİNAL ZİHİN KONTROLÜ 2

Zihin Kontrol ile insanlara hükmetme güdüsü Rockefeller gibi büyük aile hanedanlıklarının ve ABD ve Rusya gibi büyük uygarlıkların son derece önem verdikleri bir durumdur. Tarihte görülen ilk zihin kontrolünü sağlayan Haşhaşilerin lideri Hasan Sabbah’tan bu yana zihin kontrol ile bireyleri denetim altında tutmak ve istenilen şekilde yönlendirmek bir psikolojik harp tekniğidir.

Küresel güçlerin her zaman kullandıkları zihin kontrolü yukarıda belirttiğimiz gibi TEK DÜNYA İMPARATORLUĞU fikrinden geçer ve bu da bilindiği üzere İLLUMİNATİ isimli örgütün en büyük hedeflerinden biridir. Zira şeytan hizmetkarı olan bu gizemli örgüt Tek Dünya İmparatorluğunu başarı ile kurduğu zaman Tanrı’ya karşı verilen savaşta galip gelmiş sayılacaktır. 6 

Bu uğurda her türlü fedakarlıktan geri durmazlar ve yine İlluminati örgütünün bir kolu olan masonik Kurukafa ve Kemikler örgütü de zihin kontrol meselesinin babası sayılan İspanyol Doktor Jose Delgado’yu himayesine katmıştı. Dr.Delgado kurbağalar üzerinde yaptığı testler sonuç verince bunu insan üzerinde de uygulanabilirliğini anlattığı “Beynin Fiziksel Kontrolü, Psikomedeni Bir  Topluma Doğru” kitabının ardından Doktor Delgado Yale Üniversitesinde derhal yüksek meblağlar ile öğretim görevlisi olarak göreve başlatılmıştır. Bu durum tüm üretici zihinleri ellerinde bulundurmaktan ileri gelmektedir.

Yine Kurukafa ve Kemikler örgütünün yöneticilerinden olan Harriman ailesi de 1950’li yıllarda Amerikan askeri istihbaratına LSD yöntemi ile zihin kontrol hususunda büyük katkılar sağlamıştı. John Foster Dulles ve Averell Harriman özellikle “Amerikan Gizli Psikolojik Savaş Teknikleri” konularında bilim adamlarına yaptıkları önemli yatırımlarla öne çıkmışlardı. Kitlelerin fikir realitesini zayıflatmaktan başka bir amaçları yoktu ve insanların kesinlikle düşünmelerini istemiyorlardı.

O nedenle kitleleri etkileyerek zihinlerini kontrol etmek onlar için büyük şanstır ve bu sayede toplumların düşünmemesini sağlarlar. Adolf Hitler’in şu sözünü hatırlayınız;

“İnsanların düşünmemesi, liderler için en büyük şanstır”

Hatırlayınız Irak savaşının başlayış sürecinde kamuoyunda büyük bir inanç vardı ve Saddam Hüseyin’in gizli ordularının Bağdat’ı vermeyeceği Amerika’nın Bağdat’a asla giremeyeceği söyleniyordu. Fakat sonuç belliydi çünkü 2 yıl evvelinden bir çok radyoda dinlenen müziklerde, izlenilen televizyon programlarında bilinç altına subliminal mesajlar ile “Teslim Olun” çağrısı yapıldı ve Bağdat inanılmayacak şekilde son derece hızlı bir şekilde ABD güçleri tarafından işgal edildi.

Üstelik bu işgal ve sonrasında halk ABD güçlerini kırk yıllık dostları gibi karşıladı çünkü radyo frekansları ve subliminal yollar ile Irak halkına uygulanan zihin kontrolü operasyonlarında sürekli olarak “Biz dostuz”, “Teslim Olun” gibi telkinler yapılmıştı ve nihayet durum ABD lehine zaferle sonuçlandı.

Bu bağlamda düşünecek olursak bugün durduk yere iç çatışma ile insanların birbirini katlettiği Suriye’de de böyle bir zihin kontrol operasyonu uygulanmış olabilir mi?

Neden olmasın?

Kore savaşında Çin’in de halk arasındaki direnişi kırmak için zihin kontrolü uyguladığı bilinenler arasında ve aynı zamanda 1937 yılında Stalin’in Halk Mahkemesi önüne çıktığında yine toplulukları yönlendirmek adına gizli olarak kimyasallar kullandığını itiraf edişini unutmazsak ne derece mümkün olduğunu görebiliriz.

Yine ülkemizde yakın bir tarihte Zirve Yayınevinde akıl almaz cinayetler işlenmişti ve Malatya Valiliği İl İnsan Hakları Kurulu bu dava ile ilgili bir soruşturma raporu hazırladı. Bu raporu derhal Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığına gönderdiler. Buraya kadar her şey normaldi fakat normal olmayan raporun dile getirdikleriydi.

Rapora göre katiller aslında herhangi bir dini hassasiyete sahip değillerdi fakat buna karşılık son derece agresif ve kişilik bozuklukları oldukları tespit edilmişti. Rapora göre Zirve Yayınevi baskınında yer alan bu kişiler psikolojik telkinlerle yönlendirilebilecek durumdaydılar. Hatta Prof.Dr.Nevzat Tarhan raporu da göz önünde bulundurarak “Olayda psikofarmakolojik terör şüphesi” bulunduğunu dile getiriyordu.

Raporun özetle söylediği şu idi ki;

“Cinayetler yüksek ihtimalle zihin kontrolü ile işlenmiş olabilir”

Zihin Kontrolüne maruz kalan Türkiye’den diğer örnek ise bir zamanların ünlü isimlerinden biri olan İBDA lideri Salih Mirzabeyoğlu kaleme aldığı “Ölüm Odası B/7” isimli eserinde kendisine yapılan zihin kontrolünü ve bunu engelleyemediğini açıkça ifşa ediyor ve bunu engelleyemediğini anlatıyordu. Şöyle diyor Mirzabeyoğlu;

Cihaz, resmî olduğu kabul edildikten sonra birşey yapılıp yapılmadığı meselesi başka, mesuliyeti başka şey, bir de yapılan şeyin cihazına göz yumarak meseleyi burada körlemek başka şey… Şimdiki durumda, ne cihaz, ne de resmiyeti kabul edilmiyor, çünkü bu işkencenin resmîliği mânâsına geliyor. Ben bu satırları yazarken, NYMPHALAR komik bir lâf ediyor: “Resmî yola başvur!”… Ah! Elektromanyetik dalgaları bir yakalayabilsem ve şu söylediklerini olsun bir duyurabilsem. “Minareyi çalan kılıfını hazırlar!” hesabı, kendilerinin ve cihazlarının kılıfı, resmiyetlerinin olmayışı ve resmiyetin bunu böylece kabul etmesinde”

Mirzabeyoğlu uzun süredir TELEGRAM işkencesine maruz kalanlardan birisi ve Türkiye’de bu işkenceye sembol isim olmuş bir mağdur. Mağdur olmasının yanı sıra ne gariptir ki zihin kontrol vasıtasıyla çökertilip intihara sürüklenerek öldürülemeyen tek kişi aslında. Bilinci açık ve dayanıyor üstelik bu sistemi de deşifre etmeyi sürdürüyor.

Tıpkı Mirzabeyoğlu gibi elektromanyetik sinyallerle zihin kontrolü operasyonuna maruz kalan Claudia Mullen isimli kişi, uzun bir süre zihin kontrol kurbanı olduğunu anlamadan aslında istemediği şeylere yönlendirildiğini fark etmişti. Bunu ABD Danışma Komitesi’nin huzuruna çıkarak anlatmış ve herkesi hayretler içersinde bırakmıştı. ABD hükümetinin radyasyon ve frekans sinyaller ile zihin kontrolü konusunu araştıran komiteye anlattıklarının bir bölümünde şöyle diyordu Claudia Mullen;

1957 ve 1984 yılları arasında, hükümetin oyununda bir rehine haline geldim. Oyunun nihai amacı; kimyasallar, radyasyon, ilaç, hipnoz, elektrik şokları, su tüplerinde yalıtım, uyku bozukluğu, zihin yıkama, sözlü, fiziksel, duygusal ve cinsel taciz aracılığıyla zihin kontrolünü sağlamak ve mükemmel dedektifi yaratmakdı. Bilgim dahilinde olmadan 30 yıl boyunca kullanıldım…” 7


Claudie Miller “Zihin Kontrol” operasyonlarına maruz kalan deneklerden sadece bir tanesi ve Amerikan haber alma teşkilatı CIA nezdinde yapılan bu operasyonlara maruz kaldığını anladığı ve hayatının kendisinden çalındığının farkına vardığı anda bunu ispatlamak için büyük çabalar sarf etti. Sayısız gazete, televizyon ve radyo programına konuk olarak, sayısız kişiyle röportaj yaparak “Zihin Kontrol” konusunu ve CIA ile ABD devletinin gizli operasyonlarını deşifre etmeye çalıştı.

Fakat daha sonra ne oldu biliyor musunuz?

Kim olduğu halen daha muamma olan bir kiralık katil tarafından 23 Ocak 1997 yılında vuruldu ve solunum cihazına bağlı kalarak hayatını devam ettirmek zorunda bırakıldı.

Sadece o’mu?

ABD’de siyahi hakların savunucularından bir tanesi olan Paul Robeson’da “zihin kontrol” kurbanlarından bir tanesiydi. Siyahilerin haklarını savunmak için yoğun bir mücadele sarf ediyordu ve bir zaman sonra başka ülkelerde de bu mücadelesini sürdürme kararı aldı.

İlk olarak Moskova’da gizli toplantılara katıldı ancak ne kadar gizli olursa olsun bu toplantıların tümünden CIA haberdardı. ABD’de başlayan gizli toplantılarını sürdürmekte kararlı olan Robeson Moskova’da önemli destekler gördü ve toplantısına katılanlar alanında etkili isimlerdi.

Fakat tüm bunlar anında CIA’ya raporlanıyordu. Robeson toplantılarına Fidel Castro ile görüşerek devam edecekti ve Küba’ya giderek destek isteyecekti. Ancak CIA bunu yapmasına pekte sıcak bakmıyordu ve bu siyahi politikacı için düğmeye basılmıştı.

Robeson Moskova’da yapılan toplantılardan huzurlu ve mutlu ayrılmıştı ve idealist bir politikacı olarak bu toplantıları “Çok verimli” olarak niteliyor adeta Küba’ya gitmek için sabırsızlanıyordu. Toplantılardan sonra memnuniyetini yakın çevresine de belli ediyor ve sevincini paylaşıyordu. Daha sonra otel odasına istirahat için gitti ve ilerleyen saatlerde Robeson’dan kötü haber gelmişti.

Ne oldu dersiniz?

Robeson bileklerini keserek intihar etmişti…

Düşünebiliyor musunuz?

Yaklaşık 8 saat önce katıldığı toplantıların olumlu geçmesine sevinerek huzurlu, mutlu olan ve Küba’ya gitmek için sabahın olmasını sabırsızlıkla bekleyen Robeson birden bire bir umutsuzluk, bir karamsarlık, bir paranoyaya kapılarak intihar etmişti.

Londra’da Priory Hastahanesine kaldırıldı lakin bu hiçbir sonuç vermedi ve ne yazık ki siyahi hakların sıkı savunucusu olan bu adam hayatını kaybetmişti. Robeson’a böylesine travma geçirttiren şeyin elektromanyetik sinyaller olduğu aşikar ve yine oğlu Tom Robeson’da MKULTRA ile alakaları olan doktorların babasının çevresinde olduğunu açıklamış ve babasının CIA tarafından öldürüldüğünü iddia etmişti. 8

İşte Salih Mirzabeyoğlu’da bu tür bir zihin kontrole maruzdur ve yıllardır esrarengiz bir kudret ile zihin kontrol işkencesine deyim yerindeyse kafa tutmaktadır. Bu ve buna benzer birçok olayda CIA başta olmak üzere istihbarat örgütleri zihin kontrol operasyonlarını yürütmüşlerdir.

1970’li yılların başında beyne yerleştirilen elektrotlar ya da deneklere içirilen bir takım ilaçlar ile sağlanmaya çalışılan zihin kontrolü 2000’li yılların ardından harici pek çok araç kullanılarak yapılmaya başlanmıştır.

Daha da kötüsü kişi bunu bilinçsiz olarak yapıyor ve yaptığı şeyin bir zihin kontrolüne maruz kalarak yapıldığını kavrayamaz. Örneğin bir çizgi film çizicisi, çizdiği karakterler ve argümanlarda önce cinsel objeler çiziyordur ya da çizdiği bu resimlerde cinsel objeye yüzde doksan derecede benzeyen şeyler çiziyordur veya çizgi film karakterlerinin cinsel uzuvlarını istem dışı daha belirgin yapıyordur. Fakat kişi bunun farkında değildir çünkü beyne gönderilen harici sinyaller ile bu doğrultuda çizimler yapması sağlanıyordur.

Bir okuyucumuz tarafından elimize ulaşan bir e-posta da ise yine buna paralel bir konu tarafımıza ihbar ediliyordu. Okuyucumuz olan bayanın iddiasına göre abisi Yedi Tepe Üniversitesi mezunu ve iç mimar olarak bir şirkette çalışıyor. Asıl mesleği mimarlık olmasına karşın İngiliz asıllı patroniçesi kendisine sürekli logo tasarım ve reklam broşür tasarım yaptırıyor.

Bu tür konulara aşina olan M.K isimli kardeşimiz yapılan çalışmalarda ki İlluminati, Masonik ve Satanik figürleri fark ettiğinde bunu abisine bildiriyor fakat abisi “bilmiyorum içimden bunları böyle yapmak geliyor” diye cevaplıyor.  İlginç olan tarafı ise bu kardeşimizin “Neden bu kadar küçük ve belirsizce yapıyorsun bunları?” sorusuna karşılık mimar abisinin “Kimsenin fark etmesini istemiyorum çünkü” cevabıyla karşılaşıyor.

Aslında okuyucumuzun abisi bunları yapmak istemiyor belkide ancak maruz kaldığı zihin kontrolü sonucu bunların oluşmasını engelleyemiyor ve bilinç altına gönderilen komutlar sebebiyle zihninde oluşan konuya dair figürleri çalışmalarına yansıtıyor.

Yine bize internet yolu ile ulaşan Rusya’nın Samara kentinde yaşayan Yahudi kökenli Ksenia Matvayev bu tür zihin kontrole maruz kalanlar arasındaydı. İsrail kökenli bu masum arkadaş kendisinin sadece çizgi karakter çizdiğini sanıyordu fakat bilinçsiz olarak zihin kontrolüne maruz kalmıştı ve bunun farkında değildi.

Kendisi farkında değildi ama sinyal kontrol cihazları ile renk simülasyon cihazlarıyla tespit edilen bu kurbanın farkında olan birileri vardı. Kurbanın peşine düşmüşler hatta birkaç kez kurbanı gizlice sorgulamışlardı. Sorgulayanlar KGB ajanlarından başkası değildi. KGB bu kurbanı sadece kendileri değil aynı zamanda konu hakkında uzman bilim adamları ile birlikte sorguluyordu.  Fakat kurban bunu bilinçsiz olarak yaptığı için herhangi bir şey hatırlamıyor ya da bilmiyor ve şöyle diyordu;

“Bu yaptıklarım içimden gelen şeyler, sadece içimdeki sesi dinliyorum öyle yapıyorum”

Kurban bunun sadece beynine gelen düşüncelerin tezahürü sanıyordu fakat her şey öyle basit değildi. Üstelik kurban asılda bir bilgisayar mühendisiydi lakin zihin kontrol ile  düşünce ve eylemlerin değişmiş çizgi karakter ve karikatür sektöründe çalışmalar yapıyordu.

Bu sorgulamalara katılan bilim adamlarından biri olan Rus bilim adamı Igor Smirnov zihin kontrol hususunda şöyle diyordu;

“Tanrıdan bir emir gibi gelir ve karşı koyulamaz”

Peki gerçekten böyle olabilir miydi?

Cevabı Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetleri Bilimsel Danışma Kurulu tarafından resmi olarak yayınlanan rapordan alalım;

“Elektromanyetik enerji kaynaklarının gelişimi, yani insan bedinini yönlendirilebilen, şekillenebilen ve değiştirilebilen bir verim mümkündür. Bu şekilde kişinin istemli kas hareketleri önlenebilir, duyguları (ve dolayısı ile eylemleri) kontrol edilebilir, uyku verebilir, önermeler aktarılabilir, kısa dönem ve uzun dönem hafızaya müdahale edilebilir, bir deneyim üretilebilir ve bir başka deneyimi silinebilir.”

Hava Kuvvetlerinin bu raporu adeta şok edici değil mi?

Öyle ise yukarıda örneklendirdiğimiz kurbanın yaşadıklarını da hesaba katarsak bu sistem yanlış veya farklı düşünmemizi sağlayabilir ve bizi maniple edebilir. Elektromanyetik ve vorteks enerji dalgalarıyla zihnimizi kontrol eden bu sistem acaba aynı zamanda bizi işlevi yitirilen bir bilgisayar gibi kapatabilir mi?

Moskova Baumann Teknik Enstitüsü öğretim üyelerinden Dr.Victor Solntsev “İnsanın fiziksel çevresinin elektromanyetik, vorteks veya akustik uyarıcılar ile harekete geçirebileceğinin” mümkün olduğundan bahsetmiştir.

Yine Rus Gizli Servisi KGB’nin Boris Yeltsin’in döneminde üst düzey görevlilerinden olan Boris Ratnikov başkan Yeltsin’e de Zihin Kontrol uyguladıklarını itiraf etmiştir.

Peki bu nasıl olmuştur ve neden olmuştur?

Bu iddiaya göre Rusya ve Japonya arasında bir sıkıntı vardır ve Yeltsin bu sıkıntının sürmesinden bıkmıştır. Bu nedenle Japonya’ya bir gezi düzenleyecek ve halkın büyük bir çoğunluğu karşı çıkmasına karşın Kuril adalarını Japonya’ya devredecektir. Ancak Zihin Kontrol’e maruz kalan Yeltsin’in bilinç altı okunmuş ve bu gezi yapılırsa adaları devredeceği öğrenilmiştir.

Bunun üzerine Boris Ratnikov’un da aralarında bulunduğu KGB yetkilileri adaların devrinden sonra ülkede çıkması muhtemel bir iç karışıklığın önüne geçebilmek adına Yeltsin’e zihin kontrol uygulamışlar ve bu geziden Yeltsin’i vazgeçirmişlerdir.

Bunun yanı sıra yakın süreçte Amerika’nın eski başkanı George Bush’un da izni ile okul sistemlerine yeni bir sistem yerleştirilmeye çalışıldı. Bu sisteme göre bir nevi “Genetik İşaretleyici” ile suç işleme potansiyeli olan kişileri belirlemek ve erken müdahele ile kişinin suçu işlemeden etkisiz hale getirilmesini sağlanacağı söyleniyordu.

Ancak 450 milyon dolar harcanan bu kapsamlı proje maalesef okullarda uygulanamadı ve bu sistemin aslında neye, nasıl hizmet ettiğini kavrayan bir çok bilim insanı ve konunun uzmanı kişi, konuyu bir anda kamuoyuna taşıyarak okullarda uygulanmasının önüne geçtiler. Nitekim bu durum tamamı ile zihin kontrol meselesiydi ve bilim adamları genç neslin zihinlerinin kontrol edilmek istendiğini kavramıştı.

Prof.Dr.Nevzat Tarhan ise şöyle diyordu;

“Radyohipnotik beyinler arası kontrol projesi, elektronik hipnoz yapmayıamaçlamaktır. Bu projede kişiye istemediği şeyleri yaptırmak mümkün halegelecektir. Tuşlarla kontrol edilen insana neler yaptırılmaz ki?”

Prof.Dr.Nevzat Tarhan’ın da dediği gibi tuşlarla insan beyni artık kontrol edilebiliyor ve beyninden geçenler okunabiliyor. Bu konuda bir çığır açan Brown Üniversitesi Beyin Bilimleri Enstitüsü Müdürü Dr. John Donoghue beynimizde yer alan nöronların bilgi alışverişini kaydeden inanılmaz bir program geliştirdi.

Beyne yerleştirilen küçük çipler sayesinde yüzden fazla nöron haberleşmeye başladıklarında bu çipler vasıtasıyla elde edilen veriler özel bir program vasıtasıyla bilgisayara aktarılıyor.

Bu devrim niteliğinde ki icadın ismi “Beyin Kapısı” ve bu icad sayesinde beyne yerleştirilen çip nöronlar arasındaki elektriksel tepkimeleri anlık verilerle bilgisayar ekranına gönderiyor.

Sadece bu kadar mı?

Tabi ki hayır…

Bu veriler özel bir program vasıtası ile analiz ediliyor ve beynin bir sonraki adımının ne olacağını sizlere veriyor.

Ne kadar müthiş değil mi?

Bir suçlu düşünün ve beynine bu çipten yerleştirildiğini düşünün. Suçlu şayet tekrar suç işlemeye meyil eder ise beynindeki çip ana laboratuara veriler gönderiyor ve ana laboratuardaki özel sistem ise nöronların tepkimelerini tercüme ediyor.

Karşımızda beyinlerimize implantlar yerleştirerek robot bir nesil yetiştirme çabasında olan karanlık bir güç duruyor. Dile getirdiğimiz üzere sözde “Suç işlenmesinin önüne geçebilmek adına” insanların beyinlerine çip yerleştirmek. Beyindeki nöronların elektriksel tepkimelerini ana bilgisayarlarda toplayacaklar ve sadece kişinin suç işlemesi değil, kendilerine karşıt görüş eylemi içersinde olanları da anında pasifize edecekler.

Amaçları insanların düşüncelerini istedikleri gibi yönetebilmek çünkü insanın düşünmesini istemiyorlar. Şuan serbest olan insanların büyük çoğunluğu onların işlerine gelmeyecek eylemlere imza atabiliyorlar.

Alman faşist Adolf Hitler şöyle diyordu;

“İnsanların düşünmemesi biz yöneticiler için ne büyük şans”

Nitekim bugün hayatı üç kategoriye sığdırarak “Yemek, İçmek, Seks yapıp üremek” olarak gören bir toplum şüphesiz onların işine gelen bir toplum yapısıdır. Eğlence sektörünün yada yapay gerçeklik oluşturan pek çok dizi, film ve yine eğlence programlarının yoğun şekilde empoze edilişi de bu sebepledir.

Oysa tüm bunları yaparken zihnimizi geliştirecek uğraşlarda bulunursak hayatı dengelemiş oluruz. Fakat sadece eğlence ve günü bitirme kültürü ile hayatımızı sürdürdüğümüzde amaçsız idealsiz ve duyarsız bir toplum halini alırız.

İngiliz Savunma Bakanlığı yetkililerinden Nick Pope, History Channell için verdiği bir röportajda şöyle diyordu;

“Zihin Kontrol konusunun en büyük sakıncalarından bir tanesi de insanların zihinlerini okuyarak, buradaki bilgileri açığa çıkararak, düşünce hırsızlığı yapmaktır. Şimdi bu elbetteki istihbarat örgütlerinin oldukça ilgi duyduğu ve kullanmak istediği bir durum. Şayet zihinler okunabilirse hiçbir sır saklanamaz.”

Bir çok devlet resmi programlarla “Zihin Kontrol” konusunu araştırıp yüksek meblağlarda bütçeler ile bu projeyi destekliyorken insanların düşünmemesi Adolf Hitler’in de dediği gibi pek tabi ki onların işine gelecektir.

Zihin elbette sadece uzaktan veya ilaçlar ile yahut kafamıza takılan mikroçipler ile kontrol edilmiyor. Yukarıda adını andığımız Alman Faşist Adolf Hitler zihin kontrol metodlarından birini uyguluyor ve hitabet gücünü kullanarak sihirli kelimelerin seçimi ile kitlelerin kendisinden etkilenmesini sağlıyordu. Yine bununla birlikte İkinci Dünya Savaşı sırasında psikoaktif bir madde olan “Amphetamin” isimli bir kimsayal ilacı askerlerine veriyor bu ise Nazi askerlerinin çok uzun süreler boyunca yorulmadan ayakta kalmasını sağlıyor zihnini adeta savaşmaya ve öldürmeye programlamış bir makine gibi hareket etmesini sağlıyordu.

Bu ise Zihin Kontrol hususunun aşamalarından bir tanesi olan “Beyin Yıkama” durumudur ve bu beyni dışarıdan telkin vasıtası ile dezenformasyona uğratmaktır. Örneğin 918 kişinin aynı anda intihar etmesini sağlayan (bazıları red ettiği için öldürülmüştür) Halkın Tapınağı Tarikatı lideri Jim Jones dünya dışı yaşam tarafından kurtarılacaklarına dair insanları o büyülü kelimelerle etkilemişti.

Türkiye’de elleri önünden bağlanarak öldürülen emekli asker ve Jitem’in kurucularından Cem Ersever’de cesedinde yapılan otopside halüsinojen madde tespit edilmişti. Bu sonuç bize Ersever’e de zihin kontrol uygulanmış olabileceğini anımsattı. Ancak Ersver’in güçlü bünyesi bu işkenceye karşı durmuş ve teslim olmamıştı. İstedikleri sonucu alamadan Ersever’in küfür etmesi üzerine lakabı ile ünlü bir kişi Ersever’i kafasından vurarak öldürmüştü.

Peki Ersever’e zihin kontrolü kimin emri ile uygulanmıştı?

Ersever gibi yoğun zihin kontrolüne maruz kalan Salih Mirzabeyoğlu’da direnen isimlerden bir tanesi olduğunu söylemiştik. Perde arkasını görebilmek için Mirzabeyoğlu vasıtası ile açıklama yapan avukatı Harun Yüksel’in açıklamasına göz atmakta fayda var. Harun Yüksel yazımızın başlarında da bahsettiğimiz ABD Ulusal Güvenlik Teşkilatı NSA hakkında çarpıcı bir açıklama yapıyor ve şöyle diyor;

“Mirzabeyoğlu NSA tarafından bir takım gelişmiş teknikler sayesinde kontrol altına alınmıştır”

Psikolojik savaş tekniği olarak kullanılan ve günümüzde de artık hem bilimsel hem resmi kanallar vasıtası ile kanıtlanmış olan zihin kontrol son 50 yıldır direk olarak insan beynini hedef almaya devam etmektedir. Amaç insanı tepelerde oturanlar tarafından kontrol altında tutabilmektir ki bu çıkar atlarını halk mecrasında rahat koşturmalarını sağlayabilsin.

Dünya’da isyancıların ya da Türkiye’de üniversite mezunu, kariyer sahibi insanların nasıl terör eylemlerine katıldığı merak edilmiştir. Acaba bu inanlara da zihin kontrol uygulanarak terörist bir bilince sahip hale getiriliyor olabilir mi?

İlluminati başta olmak üzere Zihin Kontrol gibi bir çok projenin ana amacı dünyayı yeniden yapılandırmaktan ibarettir. Enerji kaynaklarını kontrolden, coğrafyalar üzerinde iktidar sahibi olmaya kadar bir çok sebepleri bulunan bu küresel efendiler hiçbir zaman yerel halkların güçlü olmasını istemezler.

Konvansiyonel silahlar ile savaş başlamadan önce unutmayalım ki yazımızın bir çok yerinde dikkat çektiğimiz üzere psikolojik savaş başlar ve psikolojik savaşın ilk ve en güçlü mermisi de Zihin Kontrol mefhumudur. Ülkemizde ve Ortadoğu’da oynanan oyunların perde arkasında ise bu saydığımız sebepler vardır.

Küresel efendiler kendi milli hedefleri adına önce Zihin Kontrol vasıtası ile karşı kuvvetin savunma mevziilerinde bekleyen bireyleri tek tek ortadan kaldırırlar. Ortadan kaldırılıp kaldırılmadığımızı görmek için toplum olarak ne ile ilgilendiğimize bakmak gereklidir. Düşünmeyen bir toplum haline gelen milletler er yada geç ABD başkanı Hillary Clinton’un da peygamber efendimiz Hz.Muhammed’e hakaret içeren film sebebiyle öldürülen ABD elçisi için söylediği gibi her gün yüzlerce insanın öldüğü Libya’yı “Özgürleştirilmiş Ülke” sanmaya devam ederler.

Kara Aristokrasinin hedeflerinden biri olmamak için son elli yılda, dini, milli, kültürel anlamda nasıl dejenere edildiğimizi gözlemleyerek öze dönüş gerçekleştirmeliyiz. Şayet organize olmazsak büyük balık diğer küçük balıkları afiyetle yok ettiğinde sıra ortanca balık bize Türkiye’ye gelecektir. 9





DİPNOTLAR



  1. Zihin Kontrol Operasyonları, Ortak Yazım, Kursad Berkkan Profil Yayıncılık, 2012

  1. snopes.com, Subliminal Advertising

  1. İlluminati, Kursad Berkkan, Bilgekarinca Yayınları, 2012

  1. Alan Dulles aynı zamanda bir İlluminati yapılanması olan Yuvarlak Masa ve Dış İlişkiler Konseyi (CFR) üyesidir ve başta Rockefeller olmak üzere Morgan, Warburg ailelerinden büyük destek görmüştür. Ayrıntılı bilgi için bakınız : Gizli Örgütler ve Tarikatlar, Kursad Berkkan, Bilgekarınca Yayınları, 2012

  1. Mind Control and the Secret State, Daniel Brandt, Prewailing Winds

  1. İlluminati, Karanlığı ve Aydınlığın Savaşı, Kursad Berkkan, Bilgekarınca Yayınları, 2012

  1. Mind Control Survivors, Radyasyon Deneyleri Oturumları İfadesi, CKLN-FM Radyosu, 1 Temmuz 1997

  1. U.S Poisoned Robeson, With Mind Sunday Times, 1999

  1. Zihin Kontrol Operasyonları, Ortak Yazım, Kursad Berkkan Profil Yayıncılık, 2012

Yorum Gönder

0 Yorumlar