İLLUMİNATİ VE SUBLİMİNAL ZİHİN KONTROLÜ 1

CIA’ın deşifre olmuş Zihin Kontrol projelerinden biri de “Uyuyan Güzel” isimli projedir. Artık bilim dünyası insan zihninin dâhili ve harici etkilerle kontrol edilebildiğini kabul etmiştir. İstihbarat örgütleri ise Zihin Kontrol hususunda daha ileri bir adıma geçmiştir ki bu da toplumların bireysel değil topluluk olarak zihinlerinin kontrol edilmesidir.

CIA’nın uzun yıllardır yürüttüğü “Uyuyan Güzel” projesi genel anlamda “insan beyninin uzaktan kontrol edilmesi” amacını güdüyor. Amerikan Savunma Bakanlığı’nın da desteklediği bu projenin başındaki isimlerden bölüm başkanı Jack Verano projenin devletler nezdinde çok önemli bir öneme sahip olduğunu açıklamıştı.

Bu öneme göre kitleler toplu bir ayaklanma halinde kontrol edilebilecek ve sakinleştirilmek suretiyle doğabilecek her türlü kargaşaya mahal vermeden eylemlerini bitirmeleri sağlanacak.

Dahası herhangi bir terörist eyleme girişmek üzere iken bu sistem devreye girecek ve uydular aracılığı ile gönderilen elektromanyetik dalgalar teröristi eyleminden vazgeçirmek için beynine telkinler gönderecek ve şayet bu işe yaramazsa teröristin beyni dezenforma edilerek etkisiz hale getirilecek.

Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi?

İddialara göre Rus yönetimi bunu 1950’li yıllardan beri yapmaktadır ve günümüzde Rus istihbaratı (KGB) radyo dalgaları yayan bir silah ile kurbanın beynindeki hücrelerin bir kısmını geçici olarak uyuşturabilmekte ve bu sayede “zihin yönlendirmesi” yapabilmektedirler.

Başta ABD ve Rusya olmak üzere gelişmiş bir çok ülkede bu projelere milyon dolarlar ayırarak gelişmesine yardımcı olmaktadır. Toplumu kontrol altına almanın ya da kendi fikirlerini onlara empoze etmenin ve bu doğrultuda hareket etmelerini sağlamanın mümkün olduğunu düşünürsek ortaya nasıl bir sonuç çıkar?

Peki, gerçekten insan zihni kontrol edilebilir mi?

Zihin kontrolü, genel anlamda düşüncelerimizi, duygularımızı ve hayat sürecimize etki edecek kararların yönlendirilmesinde önemli bir etkiye sahiptir. Bu konu yakın zamana dek sadece komplo teorisi olarak değerlendirilse de artık bilimsel olarak da insanlar üzerinde “Zihin Kontrolü” yapılabildiği kabul edilmiştir.

Başta gelişmiş bilgisayarlar olmak üzere, uydular ve insan beynine sinyal göndererek beynin maruz kaldığı sinyaller neticesinde kişiyi istenilen doğrultuda düşündürmek fiziksel ve duygusal anlamda yönlendirebilmek adına mikrodalga ve sayısal sinyallerle kişinin beynine hükmetmeyi sağlarlar.

Bu sayede bir kişiyi çok mutlu edebilir, depresyona sokabilir, hırçın ve kavgacı hale getirebilir, yerleşik düzenini tarumar edebilir ve en kötüsü intihara sürükleyebilirsiniz.

Elektromanyetik zihin kontrolü ise bu yöntemlerin en tehlikelisidir çünkü bu yöntem ile sizin üzerinizde tespit edilen zihin dalgalarınızın analizinden sonra aranılan psikolojik duruma uygun olduğunuzda elektromanyetik zihin kontrolü devreye giriyor ve sizi istediği gibi yönlendirebiliyor.


Dünyamızda elektrik taşıyan her şeyin etrafında bir manyetik alan bulunmaktadır ve bu manyetik alan elektromanyetik dalgalar yaymaktadır ki bu bilimsel olarak da ispatlanmış durumdadır. Bu teoriden yola çıkarak Amerika Ulusal Güvenlik Ajansı yani NSA, “Sinyal İstihbaratı” isimli bir proje ile CIA, Nasa’dan hariç insanların bu radyo dalgaları ile yönlendirilebilir olmalarını araştırdı ve bir çok denek üzerinde denedi.

Herhangi bir arama motoruna İLLUMİNATİ ismini tersten yazarak (İTANİMULLİ) arama yaptığınızda karşınıza garip ve gizemli bir şekilde çıkan NSA,  1996 yılında Clair Akwei tarafından dava edili. Akwei bir ABD vatandaşıydı ve NSA tarafından düşüncelerinin okunduğunu, zihin altı yönlendirilmeler yapıldığını ve her hareketinin NSA tarafından izlendiğini iddia ediyordu. Akwai davasında yüzlerce belge mahkemeye sunuldu ve kısmen kendisine zihin kontrol uygulandığı mahkeme tarafından da kabul edilerek kanıtlandı.

ABD Ulusulal Güvenlik Birimi olan NSA, bu projeleri yürüttüğü sızan bilgiler arasındadır ve tüm bu çalışmaları masum göstermeye çalışan NSA yetkilileri, “Terör eylemlerinin önüne geçebilmek adına, insanların huzurunu bozmaya yönelik suça meyilli kişilerin önceden tespit edilerek ıslah edilebilmesi adına” bu çalışmanın sürdüğünü belirtmişlerdir.

John St.Clair Akwei isimli kişi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bu hususta bir başvuru yapmış ve NSA tarafından uygulanan zihin kontrolüne maruz kaldığını ve “Sinyal İstihbarat” hususunda denek olarak kullanıldığını mahkemeye sunduğu geniş kapsamlı bir raporla anlatmıştı. Sonuç olarak NSA 750,000 dolar tazminat ödemek zorunda kalmıştı. Bu NSA’nın suçlu olduğunu ve böyle bir projenin varlığını sanırız ispatlamış olmaktadır. 1 

Bu konuda kapsamlı bir araştırmaya imza atan Araştırmacı Ömer Özkaya, “Zihin Kontrol” isimli kitabında konuyla ilgili şöyle diyor;

“NSA’nın sinyal istihbaratının ilk aşaması, kontrol altına alınacak kişinin elektromanyetik dalga boyunun tespit edilmesi… Herkese göre değişen ve 3-50 hertz arasındaki elektromanyetik dalga boyutunun tespitinden sonra, bu dalga boyu bilgisayara giriliyor ve artık 24 saat o kişi uydular ve çeşitli araçlar aracılığıyla takip edilebiliyor.

Bilgisayarlar aracılığıyla şüpheli kişideki elektriksel hareketleri analiz eden NSA, kişinin beyin haritasını çıkararak düşüncelerini de okuyabiliyor. Konuşma merkezindeki elektrik akımının analizi sayesinde, hedef kişinin sözleri dahi tespit edilebiliyor, görme merkezi analiziyle kişinin gördüklerine ulaşılabiliyor..”

İlk bakışta ne kadar uçuk geliyor öyle değil mi?

Sizin zihniniz üzerinden, sizin duyduklarınızı duyabiliyor, sizin gördüklerinizi görebiliyor daha da ötesi düşündüğünüz her şeyi anında bilgisayarlarında görebiliyorlar…

ABD istihbarat servisi CIA’nın da bu doğrultu da çalışmalar yaptığı artık bilinen gerçekler arasında. CIA’ın MKULTRA ismi verilen bu projesi eletromanyetik sinyaller ile günümüzde kullansa da, geçmiş dönemde bu durumun maduru olmuş bir çok denek LSD isimli kimyasal bir ilacın kendilerine zerk edilerek zihin kontrolüne maruz kaldıklarını anlatmışlardır.


Kulaklarımızın duymadığı, gözlerimizin görmediği fakat beynimizin hiçbirini ıskalamadan yakalayarak bilinçaltımıza gönderdiği bir çok ses dalgalarını ve titreşimleri yakalayarak kaydettiği artık bilimsel bir gerçek. Hatta İlluminati isimli kara aristokrasinin en yaygın ve etkin ülkemizde de bol miktarda kullandığı silahların başında da subliminal mesajlar geliyor.

Peki nedir Subliminal mesajlar?

Subliminal mesaj genel tanımı ile başka bir objenin içine gömülü olan bir işaret ya da aynı yolla uygulanan mesajdır. Bu mesajlar bir yazı, bir resim ya da farklı bir obje olabilir ve bu objeler insan algısının erişemeyeceği şekilde yani fark edilmeyecek şekildedir ve normal bilinç bu mesajları fark edemez. Ancak mesajlar, beyin her gördüğünü kaydettiği için bilinçaltına anında kaydedilir ve bu gördüklerimiz sık tekrarlandığında bilinçaltımızı etkilerler.

İlluminati örgütünün subliminal mesajları neden ve nasıl kullandığını irdelemeden evvel, subliminal teknikler konusunu incelemekte fayda vardır.

Televizyon veya sinema ekranlarında ise subliminal mesaj 25. kare tekniği ile yapılmaktadır. Televizyon ekranında izlemiş olduğumuz görüntü 655 satır ve 24 küçük kareden meydana gelmektedir. Bir sinema bandında işleyiş sistemi saat, dakika, saniye olarak devam etmektedir. İşte o saniyeden sonra ise kare gelir ve bir saniye 24 kareye eşittir.

Ekranda görüp izlediğimiz görüntülerin oluşmasını da 24 karenin bir araya gelmesi sağlar. Peki, ekranı oluşturan 24 kare ise 25. kare nedir?

İzlediğimiz görüntüler yukarıda açıkladığımız üzere 1/24’tür. Yukarıda bir anlık görüntünün 655 satırdan oluştuğunu söylemiştik. İşte bu bağlamda her 327,5 satırda literatürde control-track olarak isimlendirilen bir ara bölüm oluşturulur. Bu ara bölüm anlık olarak ekranın standardı olan 24 değil 25 kareye bölünür. Yani anlık gördüğümüz görüntü saniyede 1/24’ten 1/25’e çıkar. Fakat tüm bunların ölçümü ve gösterimi saniye bazlı olduğu için gözle görülmez.

Fakat Allah’ın bir teknoloji harikası olarak yarattığı beyin bunu kaçırmaz ve anında kaydederek bilinçaltına gönderir. İşte 25. kare tekniği ile uygulanan subliminal mesajın özü budur. Bu sistem müzik sektöründe de profesyonelce uygulanmakta ve birçok sanatçının severek dinlediğimiz şarkılarında İlluminati’nin şeytan bilincine hizmet eden mesajları ortaya çıkmaktadır.

Örneğin Led Zeppel’in Türkiye’de de çok dinlenen parçalarından biri olan “Stairway to Heaven” isimli şarkı analiz edildiğinde şeytana övgüler yağdırıldığı bilimsel programlar ile tersten okuma sistemiyle analiz edilmiş ve “Yaşasın Şeytanımız, Onun için yaşarız, her dilediğini anlar ve yaparız” sözleri ortaya çıkmıştır.

Şeytan bilinci İlluminati’nin silahi bu yüzden lisan telkiniyle misyonerlik değil, subliminal tekniği ile faaliyettir. 1787 yılında Bavyera’da Adam Weishaupt’ın kurduğu aydınlanma hareketi olan İlluminati günümüzde görüldüğü üzere aydınlanma değil, bir karanlık yuvası Deccal ve şeytani bilinç haline gelmiştir.

Subliminal mesaj yani diğer adı ile bilinçaltına mesaj ilk olarak reklam ve promosyon sektöründe karşımıza çıkmıştır. Anlatılanlara göre James Vıcary isimli reklamcı bir senema salonunda bir filmin içine “Patlamış mısır ye ve kola iç” mesajını gözle görülmeyecek şekilde yerleştirmiş ve filmin illk arasında tüm stoklar bitmiştir. Bugün sinema salonlarının vazgeçilmezi olan bu ikili gıdanın halen daha yoğun şekilde film izlerken kullanıldığını düşünürsek ‘‘Subliminal Mesaj’’ın ne denli etkili olduğunu görebiliriz.

Bu konuda araştırma yapan London Üniversitesinden bir ekip beyni önce subliminal mesajlara tabi tuttular ve daha sonra beyni MRI yöntemi ile taradıklarında birçok subliminal imajı otomatik olarak kaydettiğini gördüler. Yedi kişi üzerinde uygulanan bu deneyler neticesinde London Ünivertise Kognitif Nörobilim Enstitüsü öğretim üyesi olan Dr. Bahador Bahrami, kişi gördüğünün farkında olmasa bile gördüğü ya da duyduğu şeyleri kaydediyor açıklamasını yapmaktadır. Şöyle diyor Bahrami;

“Burada ilginç olan, siz imajların farkında olmasanız ve hatta hiç farkında olamayacak olsanız da beyin kaydediyor. Beyin etrafındaki şeylere açık ve eğer dikkat açısından boş bir kapasitesi varsa, bu kaynağını bilinçaltı aktiviteye ayırıyor.”

Ekibin araştırmasına göre kişi izlediği ya da dinlediğinin farkında olmasa bile subliminal mesajları “Birincil Görme Korteksi” adı verilen bölümle beyin kayıt altına alıyor. Bu araştırma da gösteriyor ki subliminal mesaj dediğimiz şey aslında bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. İleriki sayfalarda göreceğiniz resimlerde de kanıta ihtiyacı olmayan subliminal mesaj sisteminin hayatımıza önemli bir etki yaptığı artık aşikârdır.

Beyin kendisine bilinçli yani komutlu olarak gösterilen ve işittirilen hemen her şeyi kaydeder. Bunların yanı sıra beyin kontrolsüz olarak da birçok şeyi kabul etmekte, hemen hemen gördüğü ya da duyduğu her şeyi bilinçaltına yazar ve ihtiyaç halinde kullanılması için derhal çıkartır.

İlluminati örgütü de karanlık amaçlarını icra ederken subliminal yöntemi kullanmaktadır. Dünyanın büyük kısmı çeşitlilik gösterse de ilahi bir Tanrı’ya inanmaktadır. Bu nedenle şeytan bilinci olan İlluminati, ideallerini misyonerlik faaliyetleri ile yayamazdı.

O sebeple ABD’nin istihbarat örgütü CIA’in 1958 yılında “Subliminal Algılamanın Operasyonel Potansiyeli” isimli raporuna dahi konu olan ve James Vicary tarafından 1957 yılında New Jersey’de yapılan deneyin etkisi kanıtlandıktan sonra bu yöntemi kullanmaya karar verdi.

Peki, İlluminati bilinçaltına mesajlar göndererek neyi hedeflemektedir?

Konumuzda bahsettiğimiz üzere İlluminati “Tek inanç sistemi” idealleri için subliminal mesajlar sayesinde daha küçük yaşta bilinçleri kirleterek inanç sistemini zayıflatır. Bunun için en büyük silahları sekstir ve şeytanın faaliyeti olan yasa dışı seksi özendirir.

Özellikle çocuklarımızın izlediği çizgi filmler başta olmak üzere dizi, sinema ya da herhangi bir şarkıda İlluminati’nin subliminal mesaj olarak 25. kare tekniği ile yerleştirdiği seks içerikli objelere rastlamak mümkündür. İlahi dinlerde yasa dışı seks yasak olduğu için subliminal yöntemle bilinçaltına hep seks ile ilgili mesajlar gönderilir ve kişi daha çocuk yaştan itibaren sekse düşkün hale getirilir.

Mensup olduğu dinde yasa dışı seks yasak olduğu için de dini sürekli yasaklar dikte eden bir diktatörlük olarak görür, özgürlük ise şeytan bilincindedir. İşte kişi bu noktaya geldiğinde İlluminati hedefine ulaşmış olur. Bugün özellikle Türk toplumuna bakıldığında yasa dışı seksin ne kadar yaygın olduğu gözlerden kaçmamaktadır. Bu da geçmiş tarihlerden beri İlluminati’nin uyguladığı subliminal saldırıların ne denli başarılı olduğunu ortaya koyar.  3

Sadece kara aristokrasi değil ilk bölümlerde de açıkladığımız üzere devletler de ZİHİN KONTROL çalışmalarını kitleler üzerinde ne yazık ki denemişlerdir. 1977 yılının CIA Başkanı Stansfield Turner ise bu çalışmaları “dehşet verici” olarak nitelemiştir.
Örneğin eski CIA başkanlarından Allah Dulles 4 bir açıklamasında şöyle diyordu;

‘’Hedef insan zihnindeki savaşı kazanmaktır. Bu savaşın ilk cephesi propaganda, depolitizasyon ve Sansür ile kitlesel sindirmeyi sağlamaktır. İkinci cepheyse, bireyin beyninde kazanılacaktır. Hedef zihin yıkama, ideolojisi değiştirme ve gerektiğinde bir Mançurya Kobayı yaratmaktır. Stanley Miligram’ ın yaptığı bir dizi klinik psikolojisi deneyine göre, zaten hepimizin içinde bir Mançurya Kobayı yatmaktadır ve bu istenirse ortaya çıkarılabilir” 5

Acaba Irak’a girmeden önce ABD’de böyle bir operasyon gerçekleştirmiş olabilir mi?

Evet olabilir hatta oldu çünkü elde edilen bazı verilere göre Irak teslim alınmadan önce yoğun bir şekilde Kürtçe radyolardan çalınan müziklere “Teslim olun”, “Direnmenin faydası yok” gibi subliminal mesajlar verilmiş ve nihayetinde Bağdat çok zor düşer dedikleri halde inanılmaz kısa bir sürede ABD’li kuvvetler Bağdat’ı işgal etmişlerdi.


Bu konuda önemli açıklamalarda bulunan Prof.Dr.Ahmet Maranki katıldığı bir televizyon programında şöyle diyor;

“Radyo dalgalarıyla insan beynine müdahele edilebilir”

Maranki aynı programda ABD ordusunun Bağdat’a girmeden önce 400,000 Devrim muhafızına Apaçi helikopterlerinin 60 metreden uçarak yaydıkları sinyaller ile bu devrem muhafızlarının büyük bir bölümünü elektromanyetik beyin kontrolü yöntemi ile şuurlarının bulandırıldığını ve dolayısı ile etkisiz hale getirildiğini söylüyordu.

İşte sayın Maranki’nin bahsettiği üzere toplumları kitlesel halde kontrol altına alabilmenin sağlanması adına ABD’nin “Uyuyan Güzel” projesi devrededir. Bugün Ortadoğu’da pek çok ülkeye gözümüzü çevirdiğimizde halkların durduk yere ve aslında fındık kabuğunu doldurmayacak sebeplerden ayaklandığını gözlemleriz ve bu durum bize Sayın Maranki’nin de bahsettiği uzaktan zihin kontrol hususunu hatırlatır.

ABD ise bunu sadece terör örgütlerinin engellenmesi adına araştırıldığını dile getirmektedir ve insanın geleceği adına barışçıl bir proje olduğunu savunmaktadır. Uyuyan Güzel projesinin temeli daha önce bahsettiğimiz MKULTRA projesine dayanmaktadır ve bugün hemen hemen tüm dünyada (Türkiye’de dahil) bu projelerde istem dışı denek olarak kullanılan bir çok kurban mahkemelerde haklarını aramak için mücadele vermektedir.

Bunun yanı sıra projelerde çalışan pek çok üst düzey personelde kamuoyuna bilinçli olarak bilgi sızdırmıştır ve bugün kamuoyunda bilinen bilgilerin çoğunun temel dayanağı bu yetkililerin açıkladıklarıdır. ABD’de bu tür projeleri yürüten kurum CIA değildir. CIA sadece uygulayıcıdır ve projenin kullanılabilirliği ispatlandığında CIA bunu çekinmeden uygular.

CIA’nın ve NSA’nın yürüttüğü Zihin Kontrol operasyonları büyük ölçüde İlluminati örgütünün hanedanlıklarından olan Rockefeller ve Morgan ailelerinden büyük parasal destek görmüştür. Bunun sebebi ise Tek Dünya İmparatorluğu adına insanları istedikleri gibi yönlendirmekten geçiyordu. Zaten İlluminati’nin beslendiği kaynaklardan biri olan silah ticaretinin sağlanması adına Dulles’in ailesi de Naziler ile güçlü bir silah ticareti hususunda finansman ortaklığı kurmuşlardı.

Hatta II. Dünya savaşından sonra Kimyager I.G.Farben’ın hukuk firması aracılığı ile Dulles ailesi Rockefeller’ın “Standart Oil” isimli petrol şirketinin fonlarıyla Auschwitz’de konuşlu bulunan SS Nazi subaylarının maaşlarının ödenmesini dahi sağlamıştı.

Yorum Gönder

0 Yorumlar